We-Flytour-GM-Banner-Animation
atf_banner-02
Anasayfa Güncel Turizm İklim Değişikliğine Ne Kadar Hazır?

Turizm İklim Değişikliğine Ne Kadar Hazır?

Turizm İklim Değişikliğine Ne Kadar Hazır?

Dünyaya bir şeyler oluyor. Son yıllarda olağan dışı hava durumları, bitmek bilmeyen orman yangınları bir değişimin işaretleri gibi duruyor. Bilim insanlarına göre bu değişimin adı küresel ısınmaya bağlı olarak ortaya çıkan iklim değişikliği. Bu konu çok uzun zamandır dünyanın gündeminde yer alıyor. Fakat bugünün sorunu olmadığı düşünüldüğü için hep ertelenen bir konu oldu. Ne yazık ki durum sanılandan daha hızlı gelişmeye başladı. Artık dünyanın gündeminde şu soru var: “iklim değişiyor ve biz iklim değişikliğine ne kadar hazırız?” Peki; biz bu soruyu turizm için soralım:

Küresel Isınma

İklimde bir değişiklik hissettiğimizde aklımıza ilk  gelen ve bizi silkeleyen bir kelimedir; “Küresel Isınma”. Havalardaki sıra dışı değişimleri fark ettiğimizde günlük sohbetimize dahil olan “küresel ısınma”, bir anda olan bir değişimden ziyade uzun bir süreçte meydana gelen 3-5 derecelik bir sıcaklık değişimini ifade ediyor. Fakat bu ufak değişiklik yeryüzünde çok önemli sonuçlara yol açmaya şimdiden başladı. Konu o kadar önemli ki; 2015 yılı Aralık ayında Paris’te düzenlenen İklim Değişikliği Konferansı’nda (COP21) 195 ülkeden 40 bin kişi katıldı. Bu zirvede ülkeler küresel ısınma için 2 santigrat derecenin altında tutmak için karara vardılar. Mevcut durumda yaklaşık 5 santigrat derecelik bir artış beklendiği düşünülürse bu hedef için ülkelerin, yatırımcıların, iş dünyasının ve siyaset belirleyicilerin konuya ciddiyetle bakması gerekiyor. Peki; bu 2 santigrat derecelik artış ne anlama geliyor? Ülkeler iklim değişikliğini 2 santigrat derecelik bir artışta sınırlandırabilirse bu bir başarı olarak sayılacak. Hedeflenen bu en düşük artışın bile Türkiye’de 1,3 milyon insanın hayatını etkilemesi bekleniyor.

Turizmde Doğada Bu An- Hüseyin Çağlar İnce – Biyomühendis-www.dogadabuan.com

Belek Ve Kundu İçin Sıcaklık Senaryoları

Atlas dergisinin haberine göre; iklim değişikliğine dair en önemli risklerin başında deniz seviyesindeki artış geliyor. Bu artış sonucunda birçok büyük şehrin yer aldığı kıyı şeritlerinde önemli değişiklikler meydana gelebilir. Yine 2015 yılında Belek’te düzenlenen G 20 ile de gündeme gelen “küresel ısınma”nın, ülkemizde ilk sırada deniz altında bırakacağı yerlerden birisinin Belek ve Kundu bölgesi olması da ilginç bir tesadüf. Paris’teki konferansta sıcaklık artışını 2 santigrat derece ile sınırlandırılması dahi Belek ve Kundu’yu deniz altında kalmaktan kurtaramıyor. Bununla birlikte Türkiye’nin pek çok sahili de benzer bir durumla karşı karşıya kalıyor. (Belek ve Kundu için aşağıdaki linkten farklı sıcaklıklardaki senaryoları görebilirsiniz. http://choices.climatecentral.org/#10/36.7631/30.9718?compare=temperatures&carbon- end-yr=2100&scenario-a=warming-4&scenario-b=warming-2

Tüm deniz kenarları için bir buçuk, iki, üç ve dört santigrat derece senaryolarının karşılaştırılabildiği haritaları https://choices.climatecentral.org/ adresinde bulabilirsiniz.)

Orman yangınlarına Dikkat !

Bununla birlikte ekolojik dengenin bozulması tarımdan turizme birçok alanı etkilemeye başladı. Örneğin;  Akdeniz’in ısınması, Kızıldeniz’den Akdeniz’e geçen türlerin uyum sağlamasını ve mevcut türlerin yerini almasını sağladı. Bu durum şu anda Akdeniz’den elde edilen yenebilir balıkların sayılarının giderek azalmasına neden oluyor. Diğer taraftan dişli balıklar, zehirli balık ve denizanaları Akdeniz sahillerinde görülmeye ve insanla temasa geçmeye başladı. Bu durum özellikle kıyı turizmi için yakın gelecekte oldukça olumsuz bir durum ortaya çıkarabilir.

Paris İklim Değişikliği Konferansı üzerinden dört sene geçti. Bu dört yıl boyunca farklı ülkelerde “İklim Değişikliği Konferansları” düzenlenmeye devam etti. Ülkeler bu süreç zarfında bu konuda somut adımlar atmadığı gibi yeryüzünde olağanın üzerinde çaplarda büyük orman yangınları meydana geldi. Asya’da Rusya, Afrika, Güney Amerika’da Amazon yağmur ormanlarında ve son olarak Avustralya’da meydana gelen uzun süreli yangınlar yerkürenin ısınmasına katkı koydu. Şu anda bu yangınların mevcut hava olaylarını nasıl etkileyeceği tartışılıyor. Bu dört sene içinde yaşanan gelişmeler, iklim değişikliğinin öngörülenden daha hızlı gerçekleştiğini gösterdi.

Ülkemizde olağan dışı yağışlar

Ülkemizde özellikle son yıllarda aşırı hava olaylarını doğrudan hissediyoruz. Ülkenin birçok yerinde olağan dışı yağmurlar, rüzgarlar ve kuraklıklar ile karşı karşıya geliyoruz. Bu durum giderek artacak gibi de görünüyor. Burada en önemli tehdit ormanlarımızın üzerinde yer alıyor. Zira bu aşırı hava olayları için en önemli atacağımız adımların başında, fosil tüketimin azaltılmasından sonra mevcut orman alanlarının korunması ve arttırılması geliyor. Eğer ormanlarımızı biz de diğer ülkeler gibi yangınlara teslim edersek iklim değişikliğinden çok daha zarar görebiliriz.

Ormanlar yanıyor, ülke turizmi silinebilir

2018 yılında Yunanistan’da 102 kişinin ölümü ile sonuçlanan orman yangınlarının ana sebebi kuraklıktı. Bir önceki yılın kurak geçmesi, ormanları besleyen su kaynaklarının azalması ile nemliliği düşen ormanların yanmasına sebep oldu. Avrupa’nın en büyük kızılçam ormanlarına sahip Türkiye’nin geleceği için burada bir işaret var. Bu ormanların hepsi ülke turizminin en yoğun olduğu bölgelerde yer alıyor. Bununla birlikte kızılçam öyle bir ağaç ki gövdesinden çıra elde ediliyor. Düşünün yanmaya nasıl istekli bir ağaç. Ekolojisi de yangına uygun, yangından sonra tekrar hızla yeniden orman olabilme kabiliyeti var. Fakat devasa bir orman yangını sonucu çok kötü sonuçlarla karşılaşabiliriz.

Ülke Turizmi Silinebilir

Şu anda yanan Avustralya yangınlarının yüz ölçümüne baktığımızda yangınların yayıldığı alan neredeyse koca bir Avrupa kıtasının etrafını çevirecek kadar. Avustralya ev Yunanistan’daki gibi kurak geçen bir mevsim sonucu oluşabilecek büyük bir yangın bütün ülke turizmini silebilir.

Akdeniz ve Ege De Neler Olabilir?

Akdeniz ve Ege kıyılarındaki büyük otelleri ve her birinin yanında bulunan doğal gaz tanklarını düşündüğünüzde tehlikenin ne boyutlara ulaşabileceğini tahmin edebilirsiniz. Kurak geçen yıllara dikkat ederek ülkemiz de olabilecek orman yangınları için önleyici tedbirlerimizi ve yangına müdahale kapasitemizi geliştirmeliyiz.

Kayak Merkezleri Ve İklim Değişikliği

İklim değişikliğinde ilk etkilenmeye başlayan sektörlerden birisi kış turizminde öne çıkan kayak merkezleridir. Orta Avrupa’da yer alan Alp Dağları, Almanya, İtalya, Avusturya, Fransa ve İsviçre’nin önemli kayak merkezlerini bünyesinde bulunduruyor. Kar yağışının azalması, kayak sezonunun hem bu ülkelerde hem de ülkemizde kış turizmini şimdiden olumsuz etkilemeye başladı. İdeal bir kış turizmi için minimum 100 gün olarak düşünülen kayak sezonunun süresi düşmeye başladı.

Güzel ülkemiz birbirinden farklı coğrafyalarda yer alan kayak merkezlerine sahip. Bu sayede çok farklı atmosferlerde kayak imkanı sunabiliyor. Fakat Türkiye’de kış turizmi daha henüz tam anlamıyla gerçekleşemeden küresel ısınma ile karşı karşıya geldi.

Avrupa’da Çözüm Ne ?

Avrupa’da bu soruna çözüm olarak endüstriyel kar üretimi, kimyasallarla donma noktasının değiştirilmesi gibi projeler geliştiriliyor. Fakat bu çözümler, hem turizm kalitesi açısından hem de doğal kaynakların göreceği zararlarda dolayı henüz sürdürülebilir çözümler değil. Bununla birlikte doğaya daha çok zarar vermesi küresel ısınmaya daha çok tetiklemesi ayrı bir konu.

Sürdürülebilir Turizm Benimsemeliyiz?

İklim değişikliğinin etkilerinin azaltılmasında “Sürdürülebilir Turizm” anlayışını benimsemek, küresel ısınma ve iklim değişikliğine karşı atılacak gerçekçi ve somut adımların en başında yer almaktadır.Sürdürülebilir Turizm, genel olarak uzun bir vade  için doğal ve kültürel değerlerin korunmasını ve turizmin varlığını bu değerlerle birlikte kalıcı olmasını sağlar. Çünkü turizmin çıkış noktasında bu değerler vardır. Buradaki önemli olan nokta sürdürülebilirliğin “nasıl sağlanıyor” olduğudur. Burada sürdürülebilirliğin “ölçülebilir ve takip edilebilir” olması önemlidir.

Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nden Sonuçlar…

25 Eylül 2015 tarihinde “Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi”nde Türkiye’nin de aralarında bulunduğu Birleşmiş Milletler’in üye ülkelerinin Liderleri 2030 yılına kadar üç önemli işi başarmak için 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefini kabul etti. Bu üç önemli iş; Aşırı yoksulluğu sona erdirmek, eşitsizlik

ve adaletsizlik ile mücadele, iklim değişikliğini düzeltme olarak belirlendi. Bu gelişmeye paralel olarak artık kurumların bu hedeflerin kendi iş kolları için ne ifade ettiğini ve ne fırsatlar yarattığı gibi konularda kafa yorması gerekiyor.

“Ben Hangi Noktadayım ?”

Bu hedeflere ulaşmak için “ben hangi noktadayım”ı tespit etmesi, orta uzun vadeli hedefler koyması; hem toplum, hem doğa hem de kendi iş kolu açısından hayati önem arz ediyor. Üstelik bu planların GRI (Global Reporting Initiative) tarafından üretilen uluslararası  standartlarla, periyodik olarak, belli kriterlerle ölçülmesi ve raporlanması yaygın bir uygulama haline geldi. Faaliyetlerin her aşamasında doğa ve toplum üzerindeki etkimizi ölçmek, risklerimizi yönetmek, dolayısıyla toplum ve doğa ile olan ilişkilerimizi sağlamlaştırmak, daha adil hale getirmemiz anlamına geliyor. Daha genel bakıldığında politika düzeyinde, gerçek anlamda bir sürdürülebilir turizm planı hazırlamak için bazı başlıkların belirlenmesi gerekir.

Veri Olmadan Plan Yapamayız

Biyoçeşitlilik, doğal kaynaklar, kültürel miras, mevcut toplumsal değerler, adil ticaret, yerel- kamu ve turizm ilişkileri, tüketim ve atık yönetimi, eğitim gibi birçok konuda eylem planlarının gerçek bir sürdürülebilirlik etrafında hazırlanması gerekir. Bunun içinde öncelikle her konu için kendi alanlarında ciddi bir fizibilite yapılması gereklidir. Çünkü veri olmadan bir plan yapamayız.

Turizmin İklim Değişikliğine Adaptasyonu

Tüm bu gelişmeler ışığında dünyanın ve turizmin geleceğini iyi görmemiz gerekiyor. Turizm sektörü olarak küresel ısınma ile verilen bu mücadelede en ön saflarda yer almalı ve doğal kaynaklarını koruyarak yenilebilir enerji kaynaklarını kullanmalıyız. Bu konuda turizm misafirlerini çeşitli proje ve uygulamalarla duyarlı olmaya davet ederek bu mücadelenin elçisi olmalıyız. Bununla birlikte “Turizmin İklim Değişikliğine Adaptasyonu” konusunda bilimsel çalışmaları desteklemeli ve bilimden bu konuda yardım alarak projeler ve stratejiler geliştirmeliyiz.

GM Derginin Diğer Haberlerini Okumak İçin Tıklayınız.

 

Yorum Yaz