We-Flytour-GM-Banner-Animation
atf_banner-02
Anasayfa Turizm Röportajları Yönetimde hem küresel hem de yerel, aynı zamanda sürdürülebilir olmak

Yönetimde hem küresel hem de yerel, aynı zamanda sürdürülebilir olmak

GM Haber Merkezi

Hotelbeds CEO Nicolas Huss; yönetim gücünü küreselde merkez, uç noktalarda yerel birimlere bırakmanın kendilerine büyük başarı getirdiğini söylüyor. Her bölgenin planlamada ve işletmede farklı ihtiyaçları olduğuna dikkat çeken Huss, uyguladıkları bu yönetim sistemi sayesinde bu ihtiyaçları daha doğru tespit edebildiklerini ifade ediyor.

Hotelbeds olarak sürdürülebilirliği de çok önemsediklerini vurgulayan Huss, yaşanan pandemi ve kendini her alanda hissettiren iklim krizinin turist profilini değiştirdiğine dikkat çekiyor. Huss, bu sorunları konuşmaktan sıkıla gezginlerin artık çözümün bir parçası olmak istediklerini ve gerekirse daha fazla ödemeye hazır olduklarını belirtiyor.

Selçuk Meral

İçeriden baktığınızda Hotelbeds’i nasıl görüyorsunuz? Hotelbeds’i diğer yatak bankalarından ayıran özellikleri nelerdir?

Küresel düzeyde iki güçlü yönümüz olduğuna inandığım bir kombinasyona sahibiz. . Bunlardan ilki, günümüzde vazgeçilmez olan ölçek ve teknolojiye sahip olmamızdır; isterseniz bu konuya geri döneceğim. Ama aynı zamanda bildiğiniz gibi biz bir ‘insan’ şirketiyiz. Seçtiğimiz ayakları yere basan modelde, 140’tan fazla ülkede çalışanları olan ve sıkı bağlantılara sahip olduğumuz bir model bu. İnsan bizim için önemli çünkü günün sonunda baktığımızda sektörümüz insanları birbirine bağlayan ve bir arada tutan bir sektörüz.

Teknoloji ve veri açısından çok güçlü bir kapasiteye sahip olsak da, buna yatırım yapmaya devam ediyoruz. Ama diğer taraftan da yüz yüze bağlantı kurmanın ve iş bağı oluşturmanın, bazı ilişkiler yaratmanın değerine hala inanıyor, bunu çok önemsiyoruz.

Çok güzel bir noktaya değindiniz. Turizm bir insan gücü işi.

Kesinlikle. Bunu söylediğiniz için teşekkür ederim. Bu yaptığımız işin güzel bir tarifi. Aslında bunu her buluştuğumuzda müşterilerimizden, otel ortaklarımızdan, çok duyuyorum. Yani bu benim için geri bildirim.

Pandemi süresince insan ilişkilerinin bittiği bir noktaya gelmiştik. Şimdi pandeminin ardından birbirimize temas etmeye ne kadar ihtiyacımız olduğunu görüyoruz. Turizm insanlara farklı türde yaşamlar sağlayan bir sektör. Plajda yaşam, farklı bir şehirde yaşam, spor dolu bir yaşam… İnsanların birbiriyle temas kurmaya ihtiyaçları var ve söylediğiniz üzere Hotelbeds olarak bunu çok iyi yapıyorsunuz. Ve bunu hem geleneksel yöntemleri hem de teknoloji kullanarak yapıyorsunuz. Türkiye ve oldukça yüksek kapasitesi olan Antalya’da nasıl hareket ediyorsunuz?

Bence bizim geleneksel ve teknolojiyi harmanlayan modelimiz pek çok yere uygulanabilir. Ama özellikle kök DNA’sında iyi bir kombinasyon olan Türkiye ve Antalya’da bu çok daha kolay. Otellerle ortaklık kurmak ve seyahat acenteleriyle köprü kurduğumuzdan emin olmak vs. Bunlar ortak geçmişimiz olan rotalar, neredeyse bir aile hikayesi. Ancak biz aynı zamanda modern ve çok aktif olmanın, yakın gelecekte fark yaratacak yeni trendlerin ön saflarında yer almanın bir kombinasyonu olmak istiyoruz. Şanslıyız ki; küresel olduğumuz için farklı ülkelerde neler olduğunu görebiliyor ve bunun başka yerlerde ana akım haline gelip gelmeyeceğini hissedebiliyoruz.

Hotelbeds yalnızca küresel bir kahraman olmaya çalışmıyor. Aynı zamanda lokal de hareket ediyorsunuz, değil mi?

Evet, oldukça yerel. Bu yüzden gelenekselliğin DNA’mızın bir parçası olduğunu ifade ettim. Yani şirketi organize etme şeklimiz, sahne arkasındaki her şey, operasyon ekibi, müşteri hizmetleri gibi, teknoloji, veri, risk ekibi, vb. her şey merkezileştiriliyor ve sonra tekrar genelleştiriliyor. Yatırım yaparken merkezcil hareket ediyoruz. Yatak temini, ödemeler, perakende satışlar gibi işlerde gücü o bölgedeki ekibimize veriyoruz. Çünkü müşterilere, ülkeye ve şehirlere daha yakınlar ve orada nasıl hareket edileceğini bizden daha iyi biliyorlar. Bunun çok mantıklı olduğunu düşünüyorum. Çünkü dünyanın her yerinde aynı gelişmişlik düzeyi, aynı ihtiyaçlar ve hatta aynı iyileşme yeteneği söz konusu değil. Örneğin; COVID sonrası ABD ve Latin Amerika’nın oyunun çok ilerisinde olduğunu, Dubai’nin de onları arkasından geldiğini ve şimdi de Çin’in toparlanma kuyruğunun sonunda olduğunu görüyoruz. Peki ne gerekli? Ürün perspektifinden bakıldığında, bir bölge ya da şehir için gerekli olan her zaman başka bir bölge ya da şehir için gerekli olana uymayabilir. Çünkü farklı ihtiyaçları vardır, değil mi?

Doğru.

Yani sizin de söylediğiniz gibi kişiselleştirme önemli.

Varış noktasında kişiselleştirmeye giderek, yönetimde o bölgeye özel hareket ettiğinizi söylüyorsunuz. Öyleyse dünya üzerinde turizm sektörünün çok farklı karakterleriyle çalışıyorsunuz diyebilir miyiz? Peki sizce turizmde iddialı 10 ülke karakteri arasındaki benzerlik ve farklar nelerdir? Ürün perspektifinden mi yoksa yönetim perspektifinden mi bahsediyorsunuz?

Destinasyonların yönetimi açısından.

Aslında yönetme şeklimiz ülkelere göre değişiyor. Büyük farklılıklar var. Elbette, ABD’de iş yapma şekliniz, Türkiye’de ya da Asya’da iş yapma şeklinizden çok farklı olacaktır. Diğer taraftan pek çok ortak nokta da var. Bir Pareto diyagramı gibi. Sonuçta aynı işi yapıyor olsak da “yüzde 70 veya daha fazla ortak noktamız var” diyebileceğimiz bir yer yok. Yönetirken pek çok konu ortak gibi görünse de aynı zamanda her bölge kendine özgün özelliklere sahip. Bu da etkileşim şeklinizi, uyum sağlama şeklinizi vs. değiştiriyor.

Örneğin ABD’de gördüğünüz şey ihtiyaçtır. Tepkisellik çok önemli. Artık uzun süreli konaklamalarda, hatta yüksek doluluk oranlarında bile pek çok iş son dakikada yapılıyor. Bazı müşterilerin sadece birkaç gün öncesinden satın aldıklarını ve hatta fırsata bağlı olarak destinasyonlarını değiştirmeye hazır olduklarını görebilirsiniz. ABD gerçekten esnek bir pazar.

Ayrıca bazı bölgelerde veya bazı ülkelerde yurtiçi satışların öne geçtiğini ve bazılarında bölgesel veya uluslararası satışlara geri dönerek çok yüksek seviyeler yakaladığını görüyorsunuz. Buna aynı zamanda hem kaynak hem de varış noktası olan Brezilya’yı örnek verebiliriz.

Türkiye’de oldukça güçlüsünüz ve klasik bir tur operatörü gibi garantili alım yapıyorsunuz. Buraya çok yatırım yapıyorsunuz. Türkiye’deki hedefiniz nedir?

Sistematik olarak hedefimiz, daha önceki soruda da söylediğim gibi, ihtiyacı hissedebilmek ve yerel gereksinimlere karşılık verebilmektir. Antalya, İstanbul gibi yönetilmiyor. İstanbul da Londra veya Paris’ten farklı yönetiliyor. Antalya kalış süreleri, mevsimselliği, kaynak ülkeleri ve daha birçok özelliğiyle; spesifik diyemem ama diğer bir destinasyondan farklı. Bu yüzden ihtiyaçlara bakıyoruz ve ona göre hareket ediyoruz. Otellerimiz veya seyahat acentelerimiz, müşterilerimiz ve ortaklarımızın ihtiyaçlarına cevap verdiğimizden emin olmak için ne yapmamız gerekiyor tespit edip, temimizi ona göre uyarlıyoruz.

Bodrum, Marmaris, Fethiye, Kuşadası için de aynı şeyi söyleyebilir miyiz?

Bazı farklılıklar var. Bunu benden daha iyi biliyorsunuz ama nispeten benzer.

Peki ya İstanbul?

İstanbul aslında çok iyi durumda ve Türkiye’deki ve İstanbul’daki yetkililerin bunun gerçekleşmesini sağlamak için oldukça fazla yatırım yaptıklarını biliyorum. Tabii ki bildiğiniz gibi karakteristik özellikler farklı. Günlük kalış süreleri Antalya’daki ile aynı değil. İnsanların buradan beklentileri, burada yaptıkları harcamalar oldukça farklı. İstanbul’u diğer şehirlerle kıyaslarsam, aslında çok iyi durumda olduğunu söyleyebilirim.

Farklı destinasyonlarla bağlantınız olduğu gibi farklı kaynak pazarlarla da çalışıyorsunuz. Örneğin Amerika. Amerika Birleşik Devletleri’nden Dubrovnik’e çok sayıda turist geldiğini duydum. Oraya gelenler Türkiye’ye de gelebilirler diye düşünüyorum. Türkiye adına neye ihtiyacımız var, Amerika kaynak pazarı için ne yapabiliriz?

Aslında biz zaten bunun üzerinde çalışıyoruz. Türkiye için cevap veriyorum ama lütfen cevabımı Türkiye’den daha geniş olarak kabul edin. Sadece yerel oyuncularla ortaklaşa çalışmakla kalmıyoruz, aynı zamanda geleceğin yeniden şekillendirilmesine yardımcı olabilmek için yetkililerle de ortaklaşa çalışıyoruz. Turizm Bakanı ya da meslek örgütleri ile yakın ilişki içerisindeyiz. Bugünkü gezginlerimizi böyle tanımlıyoruz. Birkaç yıl içinde nasıl şekillenecek? En iyisi için neler yapmalıyız? Yeniden şekillendirmeye nasıl yardımcı olabiliriz? Bu ve benzeri soruların yanıtlarını berber arıyoruz.

Bizim yaptığımız şey şu: Bir ülke kaynak pazar olarak ilgi çekiyorsa elbette daha odaklı pazarlama yapmak. Bu ne demek? Antalya, İstanbul veya Bodrum’un görünürlüğüne öncelik vereceğiz ve bunun seyahat ortaklarımıza öncelikli bir paket veya teklif olarak ulaşmasını sağlayacağız. Havayollarına bakıp ve doğru seviyede bağlantıya sahip olduğumuzdan emin olacağıız.

Türkiye havayolu açısından son derece iyi yapılandırılmış durumda. Ancak bazı ülkelerde, mesela Afrika’da, sorun otel bulmak değil. Birçok oteliniz var ama sorun havayolu koltuğu bulmak. Birkaç charter şirketinin elinde olduğu için olabilir, bazı destinasyonlara uçuş olmadığı için ya da yeterli koltuk kapasitesine sahip olmadıkları için sorun yaşayabiliyorsunuz. Bu yüzden tüm bu konularda elimizden geldiğince bağlantı kurmaya ve yardımcı olmaya çalışıyoruz.

Geçtiğimiz yıl Türkiye için 1 milyon 300 yolcuya hizmet vermişsiniz. Yakın vadeli ve uzak hedefleriniz nelerdir?

Aslında bunu Jorge ile yeniden değerlendirmem gerekiyor çünkü depremden birkaç hafta önce sorsaydınız, hedefimizin elbette gördüğümüzün çok üzerinde olduğunu söylerdim. Bu üzücü olayla birlikte rezervasyonlar belirli bir süre zarfında önemli ölçüde düştü. Ancak şu anda ilginç bir şekilde önceki seviyeye geri döndüklerini görüyoruz. Bununla birlikte etkisinin nasıl olacağını anlamamız gerekiyor.

Mesele şu ki, bana orta vadeli bir perspektiften sorarsanız, 2023-2024’ten sonra ülkenin büyümek için çok fazla alanı olduğunu görüyoruz. Yani, büyümek için çok yer ve çok fazla fırsat var. Geliştirilebilecek çok farklı yerler var. İstanbul’da ve başka yerlerde, hatta Antalya’da; sezon dışında da yapılabilecek pek çok şey var. Büyük, çok büyük bir potansiyel görüyoruz ve pek çok şey yapabiliriz.

Tüm bunları yaparken sürdürülebilir bir bakış açınız olduğunu her fırsatta tekrar ediyorsunuz. Odaklandığınız konulardan biri de sürdürülebilirlik. Bu konuda neler yapıyorsunuz?

Evet, öyle. Bunu kendimden de örnekler vererek açıklayacağım. İlk olarak, iyilik için iş yapma kavramı kişisel olarak kalbime çok uygun. Bir amacı olmayan şirketler başarılı olamazlar. Amacınız ortaklarınız için harika şeyler yapmak olabilir. Bu bizim için çok önemli bir şey. Çalışanlarımızı çok önemsiyoruz ve onlar için gerçekten proaktif bir şekilde pek çok şey yapmaya çalışıyoruz. Ekosistem ve toplumlar için de iyi şeyler yapmak istiyoruz ve pek çok girişimimiz var. Ama özellikle ikisini çok seviyorum. Çünkü pratik ve çok etkili olduklarını düşünüyorum. Bunlardan ilki, yeşil otelleri teşvik edeceğimizi ve mutlaka önereceğimizi açıkladığım yeşil otel promosyonudur. İlginç olan şu ki; aynı anda birden fazla otel seçeneği sunduğumuzda, tercih artık neredeyse düzenli olarak yeşil otele gidiyor. Yani çok daha yüksek bir şansa sahipler. Çünkü insanlar bunu önemsiyor. Sadece COVID değil, aynı zamanda her yerde hissedilen bu iklim krizi. Bazı ülkelerde gerçekten değişiklikleri de görmeye başladık. İnsanlar artık bunu yalnız konuşmak değil bu konuda harekete geçmek istiyorlar. Bunun için bir iş modeli bile olabileceğine inanıyorum. Çünkü insanlar daha fazlası için ödeme yapmaya hazır. Bence belli bir seviyede yeşil kalabilmenin ek maliyetleri olduğunu artık anlıyorlar. Ve üzerlerine düşeni yapmaya hazırlar.

Bahsetmek istediğim ikinci girişim ise 3 ağaç dikme girişimimiz. Yani her bir çalışanımız için ağaç dikiyoruz. Çoğu zaman bir toplantı yaptığımızda, toplantının her üyesi ya da katılımcısı için 3 fidan dikiyoruz. Ormanların yok olması, ağaçsız kalmak gelecek için en önemli tehditlerden biri. Yeşili olmazsa Dünya nedir?

Şirketin odaklanmasını istediğim konulardan biri de atık yönetimi. Atık yönetimi seyahatler için çok önemli konulardan biri haline geliyor. Gezginler de bir yere, adalara, bazı ülkelere vs. gittiklerinde ortaya çıkan atığın önemli bir sorun olduğu konusunda çok bilinçliler. Birçok otel bu konuda zaten inanılmaz şeyler yapıyor. Bizim de katılmanın, yardım etmenin ve desteklemenin bir yolunu bulmamızı isterim.

İnsanların daha yeşil, daha doğal ve normal için daha fazla ödemeye hazır olduklarını söylüyorsunuz.
Evet. Ödeyecekler. İlginçtir ki, uzun yıllardır ücretsiz olarak verilen şeylerin bir maliyeti olduğunu şimdi anlıyoruz.

İnsanlar daha sağlıklı bir yaşam istiyorlar değil mi?

Aslında bunu en son MarketHub’ta detaylı olarak değerlendirdik. Sağlıklı yaşam giderek daha fazla ilgi gören bir konu. İnsanlar sağlıklı olarak beslendiklerinden, kendilerine iyi baktıklarından emin olmak istiyorlar. Seyahatlerini de bu yaşam biçimleriyle uyumlu hale getirmek istiyorlar. Bu çok önemli bir trend ve şu anda biz konuşurken gerçekleşiyor.

Turizm endüstrisi tüm dünyada personel sıkıntısı yaşıyor. Siz bunu nasıl yönetiyorsunuz?

Şirketi yönetirken izlediğimiz yol, şirketimizi günlük bazda mümkün olduğunca basit ve verimli tutmaya çalışmak. Yaklaşık iki yıl önce katıldığımda oluşturduğumuz yeni organizasyonda, karmaşıklığın bir kısmını ortadan kaldırdık. Organizasyon içindeki bazı katmanları çıkardık, böylece birisi bizimle konuştuğunda, çok fazla seviyeye sahip büyük bir şirket görmeyecekti. Aslında şu anda sizden hemen önce bir CEO ile konuşuyordum ve bana şöyle dedi: Nicola, seninle çalışmayı seviyoruz çünkü insanlarla doğrudan iletişim kurabiliyoruz.

Canlı tepki verebilmemiz gerekiyor çünkü aksi takdirde fırsat kaçıyor. Dolayısıyla şirketteki herhangi biriyle konuşabilmek ve anında yönetip karar alabilmek çok önemli bir şey.
Yönetime kattığımız bir diğer yorum da; çalışanlarımızı güçlendirmek. Bunun için özerklik ve karar verme düzeyini çok artırdık. Bir konuda yeterli bilgiye sahipseniz, bir karar almanız gerekiyor ve bu kararın şirketin yararına olacağına inanıyorsanız bunu yapın diyoruz. Onun için uğraş, karar ver ve aramanı yap şu an için gayet iyi çalışıyor. Belki ileride bu konuda bir düzenleme yapabiliriz.

Son olarak Türkiye ve dünya turizmi hakkında eklemek istedikleriniz var mı?

Türkiye hakkında konuşacak yetkiye sahip değilim ancak kişisel ve profesyonel bir değerlendirme yapabilirim. Kişisel olarak, büyük bir hayranıyım. Burası sevdiğim ve hayatımın uzun bir dönemini geçirdiğim bir ülke. Ve seviyorum çünkü burası bir tarih ülkesi. Fantastik bir ülke. İnsanları nedeniyle de seviyorum. Bu yüzden Türkiye’ye her gittiğimde inanılmaz derecede hoş karşılandığımı hissediyorum. Benim için tek kötü yanı her gittiğimde iki kat fazla yiyorum ve seyahatlerimde buna dikkat etmeye çalışıyorum. Profesyonel olarak değerlendirirsem, geçen yıl bizim için en başarılı ülkelerden biri oldu. Otellerden veya seyahat acentelerinden arkadaşlarımıza ve Türk yetkililere, Türkiye’de uzun yıllar boyunca ortak olmak istiyoruz. Yatırım yapmak istiyoruz. Kadrolarımızı arttırmaya devam etmek istiyoruz. Birlikte başarılı olacağımıza inanıyorum.

26-27 Ekim’de Antalya Turizm Fuarı için geldiğinizde hava hala güzel olacak ve birlikte yemek yiyeceğiz. Bu keyifli söyleşi için teşekkür ediyorum.

Ben teşekkür ederim. Çok yakında görüşmek üzere…

Yorum Yaz