We-Flytour-GM-Banner-Animation
atf_banner-02
Anasayfa Yazarlar OTELLER, İNSAN YETİŞTİREBİLİYOR MU?

OTELLER, İNSAN YETİŞTİREBİLİYOR MU?

İNSAN YETİŞTİRMEK, İNSAN KAZANMAKTIR

 ünsal barış (2)

K. Ünsal BARIŞ

 

İnsanı insan yapan en değerli hasletlerden birisi de insan yetiştirmek ve insan kazanmaktır. Birçok insan bilgisini, deneyimini, işin sırlarını, püf noktalarını diğerlerinden veya rakiplerinden saklamaya çalışırken, bazıları da sahip olduğu tüm manevi değerleri, ihtiyacı olan diğer insanlarla paylaşmaktan mutluluk duyar.

Bilgi toprağa gömülmemeli

Bilgi, deneyim ve düşünce birikiminin, diğer insanların hizmetine sunulmadan, insan ile birlikte toprağa gömülmesi olayına hasislik denir. Bu hasislik aynı zamanda bir insanlık ayıbı ve kaybıdır. Görünmez servet olarak kabul edilen bilgi, deneyim ve düşünce birikiminin, gençlere devredilmeden, insan ile birlikte toprağa gömülmesi işlemi, hainlik ve insanlık israfı olarak değerlendirilmelidir.

Karalamayı milletçe seviyoruz

 

Otelcilik sektöründe çalışanlar arasında çok sık olarak tekrarlanan bir yakınma vardır. Bu yakınma, sektörümüzde yeteri sayıda iyi eğitimli, deneyimli üst kademe yöneticisi, departman müdürü ve uzmanlaşmış personelin yetişmediği ile ilgilidir.

Bir taraftan yakınırken, diğer taraftan da, kendilerini özel çabaları ve özverileri ile yetiştirmeyi başarabilmiş, ender sayıdaki meslek insanımızı sahiplenmesini bilmediğimiz gibi, fırsatını buldukça onlara acımasızca çelme takmayı, bunu başaramadığımız zaman da karalamayı bir matah sayıyoruz.

Tuğla üstüne bir tuğla da biz koyup, bina inşa edeceğimize, mevcut olan tuğlayı da iş göremez hale getiriyoruz.

Adı konmamış savaş

İnsan yetiştirmeye ve kazanmaya önem vermediğimiz gibi, bazı yöneticiler arasında,  adı konmamış, gizli bir savaş da vardır. Görevinde başarı kazanmış, seçkin otellerde yönetimin başına seçilmiş bazı yöneticiler sürekli olarak kıskanılır ve karizmaları çizilmeye çalışılır.

Bazı insanlarımız, kendi sahip oldukları nitelik ve hasletler ile başarılarını ön plana çıkarıp, üstünlüklerini kanıtlamaları yerine, meşru olan yollara başvurmayıp, rakiplerinin eksiklikleri, yanlışları ve özel hayatları ile ilgilenip, onları ortaya çıkarmayı görev edinip, bu yolla rakipleri üzerinde meşru olmayan bir üstünlük kurmaya çalışıyorlar.

Rakiplerine çamur atarak, karizma çizerek, dedikodu üreterek, aslında kendi zayıf yönlerini örtme arayışı içinde olduklarını, bazılarımız kolayca fark ediyorlar.

Birbirlerini çok iyi tanıyan bu insanlar, karşı karşıya geldikleri zaman tokalaşan, öpüşen, birbirleri ile dostça görüşen, ancak birbirlerinin arkasından çok rahatlıkla konuşabilen meslektaşlardır.

Ne kadar büyük bir sahtekârlık ve samimiyetsizlik, değil mi?

Ne oldum şaşkını yöneticiler

Bazı meslektaşlarımız da var ki, ulaşabilmeyi hayal dahi edemeyecekleri mevkileri tesadüfen ele geçirdiklerinde, geldikleri yeri, eski çevrelerini, kendisine destek veren kişileri unutup, “ne oldum”  şaşkını oluyorlar. Oysaki insanlar ne olduklarını değil de, ne olacaklarını düşleseler, kendileri için daha hayırlı olacaktır.

Bu güne kadar, edinilmiş güç ve hava hiç kimsenin elinde sürekli kalmamıştır. Bazı insanlar, bir gün, çevrelerinin boşaldığını ve artık meçhul asker olduklarını görürlerken,  insan yetiştirme ve kazanma yolunda katkıda bulunmuş bazı paylaşımcı yöneticiler ise, uzun zaman için akıllarda ve gönüllerde yer edinebiliyorlar.

Hata analizi

Sürekli gelişmekte olan yurdumuz insanı ve firmalarının bu hataya neden düştüklerini beynimde analizden geçirdiğimde, şu kök bulgulara ulaşıyorum.

Bireysel olarak: Bazı insanlar, insan yetiştirmiyor veya yetiştirmek istemiyorlar. Çünkü boynuzun kulağı geçmesinden korkuyorlar. Onlara; “Korkunun ecele faydası olsa idi, ecel olayı olmazdı” öz deyimimizi hatırlatmak isterim.

Genç nesil, bir gün hocalarını elbette geçecektir. Bu husus, beşeriyetin temel kanunlarından birisidir. Bu konu bazı insanları korkutacağına, insan yetiştirmenin ve kazanmanın mutluluğuna erişmeyi tatsalar, daha insanice bir yaklaşım olur.

Kurumsal olarak: Bazı kurumlar, yöneticilerin ve personelin yetişmesine olumlu katkılarda bulunmadıkları gibi, çalıştırdıkları insanlara, insani bir zaaf olan, hata yapma iznini de vermiyorlar.

Yönetici de personel de sonuç olarak işveren gibi bir insandır.  Her insan gibi hataları olacaktır. Yapılan hatada bir kasıt, kötü niyet, işletmeye ihanet, hırsızlık, bir üst ile haksız bir tartışma bulunmuyor ise, o insanın kendisini düzeltmesine fırsat verilmelidir.

İnsanlar nerede hatalı olduklarını veya olmadıklarını herkesten daha iyi bilirler. Şayet bir insan hatasını kabul ediyor, amir veya kuruluş o kişiyi af etme büyüklüğünü gösterebiliyorsa, biliniz ki, o insan işletme için kazanılmış bir insandır.

Amir veya kuruluş, büyüklüğünü ve gücünü insanı ezme veya insan harcama kolaylığı ile kanıtlamamalıdır.

2 yorumlar

seyda 06 Haziran 2014 - 13:10

Icimizden gecenleri ne guzel yorumlamissiniz. Tebrikler.

Cevapla
Can Çağan 06 Haziran 2014 - 14:48

Yabancı dil tazminatı,eğitime öncelik,adaletli gelir dağılımı gibi konuların öncelikli olduğu sektörler varken, hiçbir ideal gencin turizme yöneleceğini artık düşünmüyorum. Bahsettiğim olgular sadece ego tatmini ve düşük gelir ile alakalı değil. Gençlerin ilk beş senelik çalışma hayatından sonra düz bir mantık ile hareket edip yetenekleri kaybetmesi ile sonuçlanılan bir durum var. Diğer meslek gruplarının yanında daha vasıfsız şart ve olanaklar ancak daha fazla beklenti var. Özellikle yöneticiler sadece eksiği söylüyor,askerlik anıları gibi kendi anılarını anlatıyor ancak hangi kurum eğitim veriyor bu bahsettikleri eksiklikleri gidermeleri için ? Diğer sektör yöneticilerinin aranan özelliği müdür değil,”lider” olması. iyi yetişmiş genç , dil tazminatı,yüksek lisans tazminatı,mesai ücretlendirmesi,özel sigorta,haftasonu izni gibi imkanlardan faydalanabileceği sektörlere yöneliyor. Durum sadece bu olmasa da kimse belli bir aşamadan sonra sürekli eğitimin,liderlerin yanında yetişmenin,işin kendilerine değer katmasını gözardı etmez. Sektörde bu olmadığı sürece,turizm “öğrenilmiş çaresizlik” üzerinden prim yapmaya devam eder diye düşünüyorum.

Cevapla

Yorum Yaz